2 dakika okundu
Eskiçağda Kadın Motifi

ESKİÇAĞLARDA KADIN MOTİFİ


Eskiçağ ’da kadın günümüz şartlarının getirmiş olduğu birtakım olguların temelini teşkil etmektedir. Bugün hangi topluma bakarsak bakalım kadının elinin değmediği hiçbir yer yoktur. Bundan dolayıdır ki; tarihi süreçler içerisinde kadın kavramı ile sık sık karşılaşıyoruz ancak toplumsal manalar farklılıklar gösterebilmektedir. Toplumsal etkileşimler bir şekilde oluşmuş olsa da her coğrafyadan aynı anlamları çıkarabilmek mümkün değildir. Eskidoğu ve Eskibatı olarak iki ayrıma gidilmesinin temel sebebi coğrafi sebeplerden çok zihniyet meselesinden ileri gelmektedir. Eskiçağlar ’da kadının konumu neydi? Bir hukuk düzeni içerisinde kendine yer edinebilmiş miydi? Kadın olarak nitelendirilen kişi aslında bir cinsiyet meselesi mi yoksa yüklenilmiş bir anlamı var mı? Bu gibi soruların cevaplarını bulmaya gayret edeceğiz.  

Kadın kavramı ilkçağlar’ da daha çok bir cinsiyet ya da cinsellik olarak görülmüş yine bu dönemlerde doğurganlık faktörü oldukça önemliydi.  Kadın ve erkeğin cinsel birleşimi sonrasında soy çoğalması ve akabinde bu soyu koruma içgüdüsü daha sonraki devirlerde kadının yerini daha belirgin bir hale getirmiştir. Mezopotamya olarak anılan ancak bugün ki sınırları tam olarak bilinmeyen bu coğrafyada dönemin en ileri kanunları ve anayasaları vücuda gelmiş ve diğer coğrafyalara taşınmıştır. Kadın kavramı her ne kadar annelik duygusu ile özdeşleşmiş olsa da bu anlayış özellikle yeniçağ ile yaygınlaşmıştır. Bu anlayış günümüzde de devam ediyor olsa da cinsiyetçi yaklaşımlar halen sürmektedir. Çoğu bilim insanı ilk dünya düzeninin anaerkil olduğunu iddia ediyor olsalar da elde edilen ana kaynaklarda bu durumu görmek pek mümkün değildir. Kadının toplumdaki yeri her daim sorgulanmış ise bu noktada karşımıza ciddi sorunlar çıkmaktadır. Keza sürekli gündeme gelen bir sorun varsa orada yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu anlamak lazım gelir. Eskiçağ kadınını yapılan kazı çalışmalarında elde edilen heykellerden maddesel olarak görmek mümkündür. Özellikle göğüs, kalça vb. yerlerin abartılı bir şekilde tasviri, dönemsel olarak baskınlığın bir ifadesi olarak anlamak mümkündür.  Yine elde edilen bulgular neticesinde kadının toplumsal bir bereket tanrıçası olarak ifade ediliyor oluşu oldukça dikkat çekicidir. Bu noktada kadının dini inançlar içerisinde de kendine yer edinmiş olduğu ortaya çıkmaktadır. Tanrı kavramının yanında bir tanrıça kavramını görmek, toplumu düzenleme noktasında bir işbirliğin olduğunu anlamak mümkündür. Mezopotamya’nın meşhur tanrıçası İştar ’ın aşk ve cinsellik tanrıçası olarak karşımıza çıkıyor olması bu iş birliğini destekler niteliktedir.   Sadece Eskidoğu’ da değil, Eskibatı coğrafyasında da bu tanrıçaları görmek mümkündür. Roma tanrıçalarından Aequitas’ ın adli işlere bakan bir tanrıça olarak tasviri, kadının hukuksal düzende de söz sahibi olduğunu göstermektedir.  Eskiçağlar’ da her toplumda olmasa da akrabalık değerleri oldukça önemliydi. Akraba evliliklerinin örneklerine rastlasak da bu tarz davranışların zamanla terk edildiğini söyleyebiliriz. Kadının akraba ile olan evliliği çok eski devirler de bir akit gerektirmeden yapılan bir uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır. Eski Mısır’da kadının evlilik öncesi ve sonrasındaki durumuna baktığımızda; 

Kadın ailesinin izin vermediği kimseyle evlenmez, evlenirse cezalandırılırdı. Kadının çeyiz hakkı var idi ancak erkeğin bu ihtiyacı karşılayacak maddi bir güce sahip olması gerekiyordu. Erkek ve kadının bir söz ve nişanlılık dönemleri vardır ve bu süreç içerisinde anlaşamazlarsa ayrılma hakları mevcuttu. Başlık parası olarak ayni ya da nakdi uygulamaları da görmek mümkündür. Sümerler başlık parasını ilkel bir uygulama olarak görmüşlerse de bugün hala bile devam etmektedir. Mısır’da kadın ve erkeklerin sevgili oldukları dönemleri de o dönemde yazılan mektuplaşmalardan anlamak mümkündür. Bu mektuplarda birbirlerine kardeşim olarak hitap ettiklerini görmek mümkündür. Kardeşim kavramı o dönem açısından düşünüldüğünde herhangi bir akrabalık bağını ifade etmemektedir. 

Anadolu (Anatolia)  topraklarına baktığımızda eskiçağların en ileri yasalarını görmek mümkündür. Hititler dönemi toplumsal düzenine baktığımızda kadını idari anlamda söz sahibi olduğunu söyleyebiliriz. Kralın yanında Tavananna adı verilen kraliçeyi ülke yönetimde söz sahibi olduğunu söyleyebilmekteyiz. Hitit Kanunlarının 197. Maddesi günümüz açısından da oldukça önem taşımakla birlikte o dönem için ileri bir yasa olarak görmek mümkündür. 

“Eğer bir adam bir kadını dağda alırsa (tecavüz ederse), suç adamındır ve o ölsün. Ama eğer onu evde alırsa (tecavüz ederse), suç kadınındır ve kadın ölsün. Eğer adam (koca) onları bulursa ve onları öldürürse, onun eylemi cezaya değer değildir.” (Hitit Yasası 197. Madde)  

Kadın haklarının yasalarla koruma altına alındığını açıkça gördüğümüz bu maddede, toplumsal düzen açısından önem arz etmektedir. Kadınların sosyal sınıf içerisinde evlenme, boşanma, miras vb. haklarının olduğunu ve bunların tabletlere kaydolması bugün için de örmek teşkil etmektedir. Tarihin ilk cinayet davasının görüldüğü yer Sümerler olmuştur. Bir mabet görevlisinin öldürülmesi üzerine maktulün karısına kocasını öldüklerini de söylemişlerdir. Kadın kocasının öldürülmesine hiçbir tepki vermemiş ve soğukkanlı bir şekilde davranmıştır. Bunun yanı sıra mahkemeye gidip kocasının öldürüldüğünü bile söylememiştir. Mahkeme görülmeye başlanmış ve kadının da haber vermediği için cezalandırılmasına karar verilmiş ancak oradaki bazı jüriler kadının ceza almasının doğru olmadığını kadının kocasından sürekli şiddet gördüğünü bu yüzde kocasının ölüp ölmemesi onun için bir anlam ifade etmediğini söylemişlerdir. Oy birliği ile kadının ceza almamasına karar verilmiştir.  Bu açıdan bakıldığında kadının şiddete de maruz kaldığını ancak hakları mahkeme tarafından koruma altına alındığını söyleyebiliriz. Kadınlar için yapılan Tapınaklar ve sarayları da görmek mümkündür. II. Ramses’in Hz. Musa’ ya yaptırdığı Ebu Simbel tapınağı bu duruma en güzel örmektir. Kadına verilen değeri tapınakların ve sarayların duvarında görmek mümkündür. Tabii bu değerler böyle olsa da bir hukuki boyutları mevcuttur. Örneğin; bir kadın çok evlilik yaparsa taşlanma cezası alırdı.  (Urukagina Yasaları) Yine aynı yasalarda yer alan; bir adam karısını başka bir adamla yakalarsa onları bağlayıp suya atacaktır. Eğer kadının kocası yaşatırsa kral da yaşatacaktır.


DEVAM EDECEK...

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.
BU SİTE İLE KURULMUŞTUR