Humanizma Devri Hellen dünyasının insanlarını ve bunların meydana getirdiklerini idealleştirmiştir.
Bunun etkisi iledir ki, insanlık âlemi Eski Atina devletine, oradaki vatandaşların özgürlük ve eşitlik için ilk olarak mücadele edişine daimî bir hayranlık duyagelmiştir: Demosthenes’in şahsında bir özgürlük “mücahid”i, Atina’da her vatandaşa yasa karşısında tam bir özgürlük ve eşitlik bahşeden bir devlet görülmüştür. Yine bunun etkisi iledir ki, “özgürlük” ve “eşitlik” sözcükleri tüm toplumsal devrim ve değişimlerin baş kelimeleri arasına girmişlerdir. Atina vatandaşlarının yararlanmış oldukları haklar insanların en doğal hakları olarak görülmüşler ve hattâ tüm anayasaların zorunlu ilkeleri, temel fikirleri olmuşlardır.
Hellenler’in siyasal alandaki bu rollerinde ve özellikle onların siyasal geleceğinin belirlenmesinde, bireylerin kişiliklerinin özgürce gelişimi hususunda kendilerinde mizaç bakımından mevcut yeteneğin herşeyden çok etkili olduğunu söyleyebiliriz.
Önce, Hellenler’de her kabile kendi özelliklerine kıskanç bir özen göstermiştir. Hellas’ın yüksek dağ silsilelerinin ayırıcı niteliği de halkın siyasal bakımdan dağınık bir hale gelmesine katkıda bulunmuştur. Hellas’ın dağlarla çevrilmiş bulunan ve birbirine ancak patikalarla bağlı olan bölgeleri yavaş yavaş başlı başlarına birer “âlem” olmaya başlamışlar ve çok geçmeden bir tarafın ahalisi gerek dil ve gerekse âdetler açısından diğer komşularından farklı bir hale gelmiş ve böylece her bölge halkında “bağımsız” bir siyasal yaşam sürmeye hakkı olduğu kanaati uyanmıştır. Genellikle kendilerinden önceki ahaliden ele geçirilmiş ve etrafları surlarla örülerek icabında ahaliyi içine alıp savunabilecek bir hale konulmuş olan ufak tepecikler, “polis”ler olarak yavaş yavaş bir kent yaşamının merkezi olmuşlardır. Burada tanrılarının kutsal yerleri vardı. Hükûmetin bir araya geldiği ve iş gördüğü yer burada idi: “Agora” denilen açık bir meydanda özgür vatandaşlar memleket meselelerini müzakere için toplanırlar; savaşa ve barışa burada karar verirlerdi. İşte böylece, önceleri bir iskân yeri olan “polis” bir devlet olmuş ve Hellenler için tipik olan “kent devleti” meydana gelmiştir. Bu “cüce” devletlerin her biri büyük bir inatçılıkla bağımsızlıklarını ve özerkliklerini (Eleutheria ve Autonomia) savunmuşlar ve tüm Hellenler’i birleştirmeyi amaçlayan her girişime karşı güçlü bir direnç göstermişlerdir. Hattâ, Tarih bu devletlerden birinin diğer bir kardeş devletle birleşmemek için “ecdat düşmanı”ndan dilenircesine yardım istediğini bile kaydetmiştir.
[DEVAM EDECEK] Prof. Dr. Bülent İplikçioğlu